Tapu iptali ve tescil davası; usulsüz, kanuna aykırı ya da yolsuz bir şekilde düzenlenmiş olduğu iddia edileni bahsi geçen tapu kaydının hukuka tamamen uygun bir şekilde düzenlenmesi durumu doğrultusunda açılır. Tapu iptali davası, taşınamaz durumda bulunan mülkiyetin aynına tekabül etmektedir. Kısacası mülkiyet hakkı ile ilişkili olan bir dava olmasından kaynaklı, mahkeme hükmü tam anlamıyla kesinleşmeden icra durumunu gerçekleştirilemez.

Tapu iptali ve tescil davası, ayni hakkı ihlal etmiş olan bireyin mülkiyet hakkını detaylı bir şekilde göz edip, temin eden önemli dava türleri arasındadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında 1 nolu olarak bilinen Ek Protokol, bütün sözleşmeci olan devletlere mülkiyet hakkı ihlal edildiği zaman kişiye etkin koruma mekanizması sağlamasını zorunluluk haline getirmektedir. Bu durumdan kaynaklı, mülkiyet hakkının ihlalleri iç hukuk doğrultusunda giderilmediği zaman AİHM’e bireysel şekilde başvuru yapılmasını mümkün kılar.

Tapu İptali ve Tescil Davası Kime Karşın Açılır?

Tapu iptali ve tescil davası,  taşınmaz mülkiyetine dayalı olan bütün davaları kapsamaktadır. Tapu kaydına yönelik olarak biçimlendirilen taşınmazın, mülkiyet hakkı sahibi olarak nitelendirilen bireye karşın açılmaktadır. Kayıt malikinin ölü bir şekilde bulunması durumunda; tapu iptali ve tescil davasının tamamen malikin mirasçılarının yöneltilmesi gerekmektedir.

Hangi Durumlar Doğrultusunda Tapu İptali ve Tescil Davası Açılamaz

Usulsüz olarak görülebilen bazı tescil işlemleri hukuka uygun olabilir. Genellikle bir mülkiyetin, tapu tescili konusu doğrultusunda öncelik durumuna sahip olan birilerinin yer alması, tescil kapsamında oldukça fazla anlaşmazlığa sebebiyet verebilir. Tescil davası başlandıktan 10 sene boyunca elinde bulunan taşınmazın tapusunu herhangi bir tüzel ya da özel kişiye devrini sağlamadan kesintisiz şekilde elinde tutan birey aleyhinde; tescil işlemi doğrultusunda usulsüzlük fark edilse dahi iptal davası kesinlikle açılamaz.

Tapu tescil işlemi yapılmamış olan taşınmazlarda; yani kütüğü kesinlikle tapuya kaydedilmemiş olan mülklerde, eğer mülk devletin hazinesine ait konumdaysa ve taşınmazı kullanan kişi en az 20 yıl olmak suretiyle bu tapuyu kullanıyorsa, taşınmaza miktarı karşılığında öncelikli bir şekilde sahip olma hakkına sahiptir. Bu şekilde uygulanan tescil işlemi doğrultusunda hiçbir şekilde iptal davası açılamaz. Bu durumda dikkat edilmesi gereken husus; taşınmazın bir devlet hazinesinde mi yoksa belirli bir şahsa mı ait gözüktüğüdür. Bu mülkiyet özel bir kişiye ait ise mülkiyeti kullanım işgal olarak nitelendirilebilir. Böylelikle kişi üzerinden kaç sene geçerse geçsin tapu iptal davasını yeniden açabilir.

Tapu İptali ve Tescil Davasının Türleri

Tapu iptali ve tescil davaları farklı noktalarda yer alan hukuki sebeplere dayalı olarak açılabilmektedir. Yer alan her hukuki sebep tapu iptali ve tescil davaları doğrultusunda davanın nasıl açılacağı, zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri ve kime karşı açılacağı konusunda farklılıklara sebebiyet verebilir. Tapu iptali ve tescil davalarında en sık olarak görülen, sizlere bahsedecek olduğunuz hukuki nedenler doğrultusunda açılmaktadır.

1- Yolsuz Tescil Nedeni İle

Karşımıza sıkça çıkan tapu iptali ve tescil davaları arasında yer almaktadır. Tapu kaydının tamamen haksız bir sebeple oluşturulmuş olduğu davalarda yolsuz tescil nedenini ele alabiliriz. Yolsuz tescil nedeniyle açılmış olan tapu iptali ve tescil davaları kapsamında hak düşürücü süre ya da zamanaşımı bulunmamaktadır.

2- Muris Muvazaası Nedeni İle

Mirastan mal kaçırma durumlarında muris muvazaası nedeni ile karşı karşıya kalabiliriz. Nitekim olarak muvazaa sözlük anlamında danışıklık, danışık anlamlarına gelmiş olsa da; hukuki boyutta tam karşılık verilmemiş olsa da, hile niteliğinde tanımlayabiliriz. Muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil davaları kapsamında en sık görülen topu iptali ve tescil davalarıdır. Bu durumun genel nedeni olarak karşımıza Türk toplum yapısı çıkmaktadır. Bu durumu şu şekilde örnek vererek açıklayabiliriz; toplumun belli bir kesimi hala kız evlatlarının değil de; erkek evlatlarının mirasçı olarak nitelendirilmesini istemektedir. Başka bir kesim kendisi ise beraber yaşayan bir çocuğun mirasçı olmasını, diğer çocukların ise hiçbir şekilde mirastan pay alamamasını ister. Bu örnekleri gittikçe arttırmak mümkün.

3- Vekâlet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeni İle

Tapu iptal ve tescil davasının türlerinden birisi de vekâlet görevini kötüye kullanılması nedeni ile açılan tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu noktada vekâlet görevi olarak isimlendirilmiş olan son görev oldukça önemlidir. Nitekim şunu söyleyebiliriz ki, vekâlet alan ve bu görevi yerine getirirken vekilin iradesine tamamen uygun bir şekilde hareket etmelidir. Bu duruma örnek verecek olursak avukat ile müvekkil arasında bulunan vekâlet ilişkisinde eğer avukat, vekâlet görevini tamamen kötüye kullanır ise Türk ceza kanunu doğrultusunda güveni kötüye kullanma suçu ile karşılaşacaktır.

Detaylı bilgi almak için İzmir Gayrimenkul Avukatı sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.