Türk Medeni Kanunu’nda miras bırakanın vefatı ile tüm haklar alacak ve borçlar da dahil olmak üzere kendiliğinden mirasçıya veya mirasçılara geçer. Bu miras sadece mal, mülkü para, altın gibi aktif olan mal varlıklarını değil, borçları da içermektedir. Bu nedenle bu kanun her zaman kişilerin lehine sonuçlanmaz. Mal varlığı borçlardan az ise mirasçılar reddi miras yoluna gidebilir. Mirasın borçlardan fazla olması durumunda bu sonuç olumsuz bir duruma dönüşmezken borçlar mirastan daha fazlaysa mirasçılar genelde reddi mirası tercih etmektedirler. Miras bir bütün olarak kazanıldığından, miras kalan mirasın borçlarının mirasçıların şahsi malları ile ödenmesi ve mirasçının şahsi mal varlığı ile borçlarından süresiz olarak sorumlu tutulması gerekir. Böylece mirasçılar borçları kredilerinden fazla olan mirasa intikal etmenin mali külfetinden kurtulacaklardır. Ekonomik sorunların yanı sıra mirasçılarla mirasçılar arasındaki kırgınlıklar ve kırgınlıklar mirasın reddedilme sebepleri arasındadır. Türk Medeni Kanunu’nda mirasın reddi iki şekilde gerçekleşebilir. Bu yöntemler:
- Mirasın hükmen reddedilmesi
- Mirasın gerçek reddi
Mirasın Gerçek Reddi Nedir
Mirasçı unvanını alan ve kendi isteğiyle unvanı sona erdiren mirasçıya gerçek ret denir. Dolayısıyla ret ancak miras haklarının devrinden, yani mirasçının ölümünden sonra gerçekleşebilir. Mirasın fiilen reddedilmesi durumunda mirasçı tarafından başvuru yapılması gerekir. Kanuni mirasçılar, mirasçı olduklarını sonradan öğrendiklerini ispat etmedikçe, mirasçıların ölümünü öğrenmiş oldukları halde, tayin edilen mirasçılar, resmi tebligat tarihine kadar sözlü veya yazılı beyan ile mirasçılığı kayıtsız şartsız reddedebilirler. Vasiyetçinin tasarrufu başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde mahkemeye başvurup vasiyetçiyi sulh etmek için kısmi ret beyanı miras hukukunun evrensel halefiyet ilkesini ihlal ettiği için geçersizdir. 3 aylık hak düşürücü süresi içinde reddedilmezse miras devralınır.
Mirasın Hükmen Reddi Nedir
Mirasçılar, 3 aylık ret süresini atlamış veya herhangi bir nedenle mirası reddetmemiş olabilir. Bu durumda mirasçıların genel olarak mirası kabul ettiği kabul edilir. Bu durumda borçlarını ödeyemeyecek durumda olmaları gerekir. Borçlunun ölüm anında ödeme yapamayacak durumda olması bu mücellinin geçici mali sıkıntı içinde olduğu anlamına gelmez, mücellinin borçlarını ödeyemeyecek durumda sayılabilmesi için terekesinin borçlarının malvarlığından fazla olması gerekir. Örneğin kefilin 5000 TL’lik borcuna karşılık 5000 TL’lik mal varlığı, kredisi vb. varsa borcunu ödeyemez. Dolayısıyla mirasın müsadere şartı yerine getirilmeyecektir.
TMK 605/2’ye göre; mirasçının acz durumu, ölüm tarihinde açıkça belli veya resmen kurulmuş ise, diğer koşulların olağan karinesi, mirasın reddi olarak kabul edilebilir. Mirasçılar, açık ve zımni irade beyanlarıyla olağan karineyi çürütebilirler. Üç ay içinde, açık veya zımni reddetme niyetini beyan etme zorunluluğu yoktur. Yasal olarak yerleşik bir mülk, yalnızca açık veya zımni kabul beyanı ile kabul edilir. Yani mirasçılar kabul beyanı ile iflas hükümlerine göre resmen tasfiye edilinceye kadar mirası kabul edebilirler.
Daha fazla detaylı bilgi için miras avukatı sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Siz de fikrinizi belirtin